Cennette Satılan Köşk
Cennetten Köşk
Tarih boyunca büyük devlet adamlarının etrafında hep bir akıl sahibi, bazen de gönül sahibi bir nasihatçi bulunurdu. Onlar, halkın söylemekten çekindiği hakikatleri cesurca dile getirir; yöneticileri uyarır, hatalardan korurlardı. Kimi zaman veli, kimi zaman deli sanılan bu meczup görünümlü bilge kişilerden biri de Behlül-i Dânâ Hazretleri idi.
Bir gün, görenlerin aktardığına göre Behlül Dânâ Hazretleri kumlarla, çakıllarla, taşlarla oynuyordu. Harun Reşid onu bu hâlde görünce yaklaşarak sordu:
— Ne yapıyorsun Behlül?
Behlül gayet ciddi bir tavırla cevap verdi:
— Cennette köşkler yapıyor ve onları satıyorum.
Halife, hafif alaycı bir tebessümle:
— Cennetten köşk mü satıyorsun yani? dedi.
Behlül aynı ciddiyetle başını salladı:
— Evet.
— Kaça satıyorsun bu köşkleri?
— Bir altına, dedi Behlül.
Halife, bu sözlere güldü. İçinden “Bu Behlül yine bir garip hallerde” diyerek oradan uzaklaştı.
Ertesi gün Halife’nin hanımı Behlül’ü aynı hâlde görünce merakla yaklaştı:
— Behlül Efendi, neyle meşgulsün böyle?
Behlül, yine aynı cevabı verdi:
— Cennette köşk yapıyor ve satıyorum.
— Kaça peki?
— Bir altına.
Kadıncağız hiç tereddüt etmeden çıkardı bir altın verdi ve Behlül’den “köşkü” satın aldı.
O gece Halife Harun Reşid rüyasında öyle bir bahçe, öyle bir köşk gördü ki... Güzelliği tarif edilemezdi. İçini hayranlıkla gezerken merakla sordu:
— Bu köşk kimin?
Bir ses cevap verdi:
— Hanımınızın.
Sabah olur olmaz Halife büyük bir heyecanla Behlül’ü arattı. Onu yine aynı yerde, kumlarla taşlarla oynarken buldu. Hemen yaklaşıp sordu:
— Behlül, yine köşk mü yapıyorsun?
— Evet, cennette köşk yapıyorum.
— Peki, kaça satıyorsun?
Behlül bu kez başını kaldırıp şöyle dedi:
— Bin altın.
Halife şaşırdı:
— Ama dün bir altına satıyordun, ne oldu da bugün bin altın oldu?
Behlül’in sözleri, sadece Halife’ye değil, tüm çağlara hitap edecek kadar derindi:
— Ey Harun Reşid, hanımın dün bir şey görmeden, sadece iman ederek bir altın verdi. Sen ise gördükten sonra almak istiyorsun. İşte o yüzden sana bin altın bile az!
İnanmak... Görmeden inanmak.
İşte Allah katında en kıymetli olan budur. Kur’an-ı Kerim'de “Onlar gayba inanırlar...” buyrulması da bundandır.
Vesselâm.